Loading...

1. Hz. Muhammed'in Çağrısı : Mekke Dönemi


+ Peygamberimiz (s.a.v.) nasıl bir Mekke de dünyaya gelmiştir.?
- Peygamber Efendimiz (s.a.v.), 20 Nisan 571 tarihinde Mekke’de dünyaya gelmiştir. Allah’ın Elçisi (s.a.v.), 63 yıllık ömrünün yaklaşık 53 yılını, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “şehirlerin anası” olan bu kutsal beldede geçirmiştir. Yüce Allah (c.c.), Hz. Muhammed’i (s.a.v.) Mekke’de peygamberlikle görevlendirmiştir. Daha sonra Medine’ye hicret (göç) eden Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), ömrünün sonuna kadar da bu şehirde yaşamıştır. Bu sebeple Allah Resulü’nün (s.a.v.) hayatı ile peygamberliğini, Mekke Dönemi ve Medine Dönemi olmak üzere iki bölümde ele almak mümkündür.



+İlk vahiy nerede indi ? Neyi ifade ediyor ?

-610 yılının Ramazan ayıydı ve Hz. Muhammed (s.a.v.) bu sıralar 40 yaşındaydı. Sıklıkla yaptığı gibi yanına yiyecek ve içecek alıp Hira Mağarası’na gitmişti. Burada yalnız başına tefekkür ediyordu. Birden melek Cebrail (a.s.) ona göründü. Hz. Muhammed (s.a.v.) şaşkın ve heyecanlıydı. Cebrail (a.s.) ona, “Oku!” dedi. Hz. Muhammed (s.a.v.), “Ben okuma bilmem.” dedi. Cebrail (a.s.) aynı şeyi yine söyledi. Hz. Muhammed (s.a.v.) tekrar okuma bilmediğini belirtti. Cebrail (a.s.) üçüncü kez “Oku!” deyince bu kez Hz. Muhammed (s.a.v.) “Ne okuyayım?” diye sordu. Melek Cebrail (a.s.) de “Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı bir alaktan (aşı- lanmış yumurtadan) yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabb’in, en büyük kerem sahibidir.”  anlamındaki ayetleri okudu. Daha sonra da melek gözden kayboldu. 







+Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam'a neden yakın çevresinden anlatmaya başladı ?
-Müddessir suresinin ilk ayetleri, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) İslam’ı tebliğ etme görevini yüklüyordu. Bu ayetlerin nazil olmasıyla birlikte Hz. Muhammed’in (s.a.v.) İslam’a davet vazifesi başlıyordu. Allah Resulü (s.a.v.), en yakınında olan ve çok güvendiği kişilerden başlayarak İslam’ı tebliğ etti. Onun peygamberliğine ilk iman eden, her zaman yanında olan, en büyük destekçisi sevgili eşi Hz. Hatice (r.a.) oldu. Ondan sonra amcasının oğlu Hz. Ali (r.a.), hizmetçisi Zeyd b. Harise (r.a.) ve Peygamberimizin (s.a.v.) yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir (r.a.) İslam’ı kabul etti. Bunlar İslam tarihinde ilk Müslümanlar olarak bilinir. Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam davetini başlangıçta çok gizli bir şekilde sürdürdü. İslamiyeti sadece en yakınlarına ve çok güvendiği kişilere tebliğ etti. Onlardan, bu konuyu gizli tutmalarını istedi. Çünkü Mekkelilerin bu duruma tepki göstereceğini biliyordu. Mekkeliler asırlardır, kendi elleriyle taştan, tahtadan, madenden vb. maddelerden yaptıkları putlara tapıyorlardı. Alışageldikleri, atalarından yüzyıllardır gördükleri inançlarını, yaşam tarzlarını değiştirmeyi kolay kabul etmeyeceklerdi. Ayrıca sayıca çok azken yerleşik inançlara karşı çıkmak, Müslümanların zarar görmesine yol açabilirdi. Önce gizli davetle belli bir sayıya ulaşmak, güçlenmek, kuvvetli bir grup olmak gerekiyordu. Bütün bu sebeplerle de Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberlik vazifesini başlangıçta gizli yürütmüştür.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) sokakta, çarşıda, pazarda, evlerde, nerede olursa olsun her fırsatta insanlara İslam’ı anlatıyor, onları tevhit inancına çağırıyordu. Bunun sonucu olarak da Müslümanların sayısı günden güne artıyordu. Mekkeli müşrikler önceleri Müslümanları önemsemediler. Ancak zamanla İslam’ı kabul edenlerin artması müşrikleri endişelendirdi. Müşrikler hem Sevgili Peygamberimiz’e (s.a.v.) hem de ona iman edenlere kötü davranmaya başladılar. Önceleri Müslümanlarla alay ettiler, onlara hakaretlerde bulundular. Böylece hak dinin yayılmasını önlemeyi arzuluyorlardı. Amaçlarına bu yollarla ulaşamayınca daha şiddetli mücadele yöntemlerine yöneldiler. İslam’ı kabul edenlere dinlerini terk etmesi için baskılar yapmaya hatta işkence etmeye başladı- lar. Bilal-i Habeşî (r.a.) başta olmak üzere özellikle kölelere, arkasında kabilesinin desteği olmayan kimsesizlere dayanılması güç işkenceler ettiler. Onları kızgın kumlara yatırıp üzerlerine sıcak ve kocaman taşlar koydular. Yapılan baskı ve işkenceler sonucunda Sümeyye (r.a.) ve Yâsir (r.a.) adlı Müslümanlar İslam’ın ilk şehitleri oldular. Ancak müşrikler, her türlü baskılarına rağmen yine de Müslümanları dinlerinden döndürmeyi başaramadılar. Müşrikler, Peygamberimiz’i (s.a.v.) insanların gözünden düşürmek için ona iftira attılar. Resulullah (s.a.v.) için deli, kâhin, sihirbaz, şair dediler. Ona, davasından vazgeçmesi için ne istiyorlarsa vereceklerini söylediler. Zengin olmak istiyorsa para, mevki ve makam istiyorsa başkanlık, evlenmek istiyorsa istediği kadını vereceklerini belirttiler. Ancak Allah’ın Kutlu Elçisi (s.a.v.), amacının dünyevi şeyler değil, Allah’ın (c.c.) verdiği peygamberlik görevini yerine getirmek olduğunu ifade etti. Onların tekliflerini geri çevirdi. 



Mekke’ye başka bölgelerden her yıl ticaret, Kâbe’yi ziyaret vb. amaçlarla çok sayıda kişi gelirdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de onlara İslam’ı anlatırdı. Allah Resulü (s.a.v.), 620 yılında Medine’den gelen altı kişilik bir grupla Akabe denilen yerde görüştü. O kişiler İslam’ı kabul ettiler ve gelecek yıl aynı yerde buluşmak üzere Hz. Muhammed (s.a.v.) ile sözleştiler. Bu arada da Medine’de insanlara İslam’ı anlattılar. Hz. Peygamber (s.a.v.), 621 yılında Medine’den gelen on iki kişilik grupla Akabe’de tekrar gizlice buluştu. Medineli Müslümanlar, Hz. Peygamber’e (s.a.v.) Allah’a şirk koşmayacakları, hırsızlık ve zina yapmayacakları, çocuklarını öldürmeyecekleri vb. konularda söz verip biat ettiler. Buna Birinci Akabe Biatı denir. Akabe Biatı’ndan sonra Medine’ye dönen Müslümanlar, burada İslam’ı yayma faaliyetlerinde bulundular. 622 yılında 75 kişilik bir Medineli grup yine aynı yerde Peygamberimiz’le (s.a.v.) buluştu. Medineliler Hz. Peygamber’i (s.a.v.), Medine’ye davet ettiler. Resulullah’ı (s.a.v.) eşleri ve çocukları gibi koruyacakları, ona itaatten ayrılmayacakları, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacakları gibi hususlarda Efendimiz’e (s.a.v.) söz verdiler. Bu olaya da İkinci Akabe Biatı denilmektedir.

+ Bu zulüm, İslam'ı yayma çabalarını engellemenin sonucunda Allah Raasulü ne yaptı ?

Müşriklerin Müslümanlara yönelik baskıları, eziyetleri iyice artmış, Mekke’de müminlerin can ve mal gü- venliği kalmamıştı. Müslümanlar, en temel hakları olan inanma ve ibadet etme haklarını kullanamıyorlardı. Ayrıca Mekke’de İslam’ın yayılması müşrikler tarafından engelleniyordu. Allah’ın (c.c.) dininin Mekke dışında da tebliğ edilip yayılması bir gereklilikti. Bütün bunlardan dolayı Müslümanlar, İkinci Akabe Biatı’ndan sonra Hz. Peygamber’in (s.a.v.) izni ve yönlendirmesiyle birer ikişer, gizlice Medine’ye hicret etmeye başladılar. Kısa zamanda birçok Müslüman şehirden ayrıldı. Mekke’de, aralarında Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) de olduğu çok az Müslüman kaldı. 
Müminlerin Mekke’den ayrıldığını öğrenen müşrikler telaşlandılar. Çünkü Medine’de İslam’ın yayılmasını putperestlik için en büyük tehdit görüyorlardı. Ayrıca Şam ticaret yolu üzerinde bulunan Medine’ye Müslümanların hâkim olması da onların asla istemedikleri bir durumdu. Gelişmeler üzerine Mekkeliler, ne yapacaklarını belirlemek için toplantı yaptılar ve toplantıda, İslam’ı yok etmenin tek yolunun Hz. Muhammed’i (s.a.v.) öldürmek olduğuna karar verdiler. Peygamberimiz’e (s.a.v.) suikast düzenlemek için her kabileden birer kişi seçtiler. Yüce Allah (s.a.v.), Sevgili Resulü’nü (s.a.v.) müşriklerin planından haberdar etti ve ona Medine’ye hicret iznini verdi. Hava kararınca suikastçılar Resulullah’ın (s.a.v.) evinin önüne geldiler. Sabah namazına giderken onu öldüreceklerdi. Resulullah (s.a.v.), Hz. Ebu Bekir’e (r.a.) haber göndererek beraber hicret edeceklerini ve hazırlanmasını söyledi. Kendisi de gerekli hazırlıkları yaptı. Yanında bulunan emanetleri, sahiplerine teslim etmesi için Hz. Ali’ye (r.a.) verdi. Ayrıca evden ayrıldığı fark edilmesin diye de Hz. Ali’den (r.a.), kendi yatağına yatmasını istedi. Hz. Ali (r.a.), bir an bile tereddüt etmeden bu teklifi kabul etti. Canını tehlikeye atarak Efendimiz’in (s.a.v.) yatağına yattı. Allah Resulü (s.a.v.), geceleyin evinden Yâsin suresini okuyarak çıktı. Allah’ın (c.c.) izniyle suikastçılar onu göremediler. Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile birlikte hicret yolculuğuna çıktı. 


Mekkeliler, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) bulamayınca onun uzaklaştığını düşündüler ve Efendimiz’i (s.a.v.) aramayı bıraktılar. Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir (r.a.) de Sevr Mağarası’ndan ayrılıp Medine yönüne doğru yola koyuldular. Nihayet Medine’ye yakın bir yer olan Kuba köyüne ulaştılar. Burada bir kısım Medineliler onları karşılamaya geldi. Resulullah (s.a.v.) Kuba’da bir müddet konakladı ve burada bir de mescit yaptırdı. İslam tarihinde kurumsal anlamda ilk mescit, Kuba Mescidi kabul edilir. Hz. Ali (r.a.) de Kuba’da Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yetişti. Kuba’dan ayrılan Allah Resulü (s.a.v.), Ranuna denilen yere geldi. Burada, Müslümanlara cuma namazının farz olduğunu bildirdi ve ilk namazını kıldırdı. Yoluna devam eden Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), 622 yılının Eylül ayında Medine’ye ulaştı. Onun ve Müslümanların 622 yılında yaptığı bu kutlu yolculuğa Hicret denildi. Medineli müminler onu şarkılar söyleyerek, def çalarak sevinçle karşıladılar.











 

Örnek Sokak 1a, 12345 Örnekşehir
+90 1234567890